Sınıflar mücadelesinin bedellerle yazılmış tarihi, gerek hedeflerin gerekse ittifakların doğru seçimi konusunda öğretici derslerle doludur. Bir kez daha yanıltıcı duruş ve yönlendirmelerle karşı karşıyayız. Daha önce Afganistan, Irak, Gazze, Suriye işgallerinde de dikkat çektiğimiz gibi ülke içindeki rejim, sömürü-baskı vb. emperyalist müdahaleleri meşrulaştırma gerekçesi yapılmamalıdır. Molla rejiminin niteliği, genelde halklara özelde muhalif tüm kesimlere yönelik saldırıları, gelişmeleri izleyen hiçbir yapı için bilinmez değildir; İran halklarının mücadele programının konusudur. Bu mücadelede ABD, İngiltere veya İsrail mücadele öznesi veya müttefik değildir; olsa olsa mevcut rejimlerin oluşumunda müsebbiplerdendir. Tam da bu nedenle, İran halklarının özgürleşmesinin ABD ve tetikçisi ırkçı/soykırımcı İsrail eliyle gerçekleşeceğini düşünüp bu içerikte duruş geliştirmek, büyük bir yanılgı olur.
Mesele ne yalnızca Gazze, ne de Suriye ve İran’dır; yaşanmakta olan, tekellerin orman kanunlarının uygulandığı yeniden paylaşımdır. Amaç diktatörlüklerden, sömürü-baskı ve zulümden kurtulmaksa; bağımsızlığın ve özgürlüğün yolunu açmaksa; öncelikli hedef, sermaye düzenidir; emperyalizm ve işbirlikçileridir. Emperyalizme verilecek direkt veya dolaylı destek, yeryüzünde gerçekleştirecekleri saldırı ve katliamlardan destekçiyi de sorumlu hale getirir. Bir yapının, “İsrail bugüne dek bize saldırmadı” diyerek Filistin’deki soykırıma sessiz kalması, duruşunu, ölçü aldığı paradigmayı, tepeden tırnağa sorgulatır.
Trump, ABD egemenleri tarafından 2 milyar dolar harcanarak seçtirilmiş, paylaşım savaşı koşulları için tercih edilmiş bir düzen kadrosudur. ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden, Paris İklim Anlaşması’ndan, BM İnsan Hakları Komisyonu’ndan vb. çıkmış olması, sürecin niteliğiyle, tüm dünyada ABD’yi yeniden en büyük güç yapma hesaplarıyla, dolayısıyla da 3.Yeniden Paylaşım Savaşı’nda olası ihtiyaçlarla doğrudan ilintilidir. Bu hesap ve denklemlerde halkların çıkarı yoktur; halkların, ister kimlik, isterse sınıf sorunlarının çözümüne yer yoktur.
Uzay savaşları filmlerini andıran görüntüler, bir yanıyla da savaşların bugünkü niteliğini, silahlanma harcamalarının 2,5 trilyon doları geçmesinin nasıl bir düzen tasarımıyla ilişkili olduğunu anlatıyor. Ancak bu görüntüler ve yaygınlaştırılan imaj, halkların mücadele yöntemlerine ve araçlarına dair ne kuşkuya ne de güvensizliğe sebep olmamalıdır. Gücünü halkların katılımından ve haklılıktan alan bir mücadeleyle baş edecek teknoloji/silah yoktur.
Devrimci Hareket
14 Haziran 2025