• Ana Sayfa
  • Ana Sayfa
  • Dergi Arşivi
  • Hareket’e katıl!
  • Hareket’e sor!
  • Haziran
  • İletişim
Pazartesi, Haziran 16, 2025
  • Gündem
  • Makaleler
    • Emperyalizm ve Dünya
    • Emek Hareketi
    • Ulusal Sorun
    • Bilim & Felsefe
    • Tarım Sorunu
    • Kadın Mücadelesi
    • Kültür & Sanat
    • Çevre Sorunu
    • Sağlık
    • Eğitim
  • Temel Tezler
  • Doğru Yerden Öğrenelim
  • Devrimci Kişilik
  • Hareket’e katıl!
No Result
View All Result
Devrimci Hareket
No Result
View All Result

“Nükleer haydut” aranıyorsa önce İsrail ve ABD’ye bakılmalıdır

Facebbok'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

13 Haziran gecesi İsrail’in İran’ı vurmasıyla başlayan ve gerek askeri teknolojiden gerekse siyaset biliminden yoksun beklentiler eşliğinde bir anda İran’ın sonunu “gören” değerlendirmeler, iki gün içinde anlamını yitirdi.

Bir gün arayla Trump’ı “ABD, açık ara farkla, ‘dünyanın en iyi ve en ölümcül askeri teçhizatını üretiyor’ dedim ve İsrail’in bu teçhizatın büyük bir kısmına sahip olduğunu, daha fazlasının da yolda olduğunu belirttim. Onların (İsrail’in) bunu nasıl kullanacaklarını çok iyi bildiklerini de ekledim. Bazı İranlı şahinler cesurca konuştu ama başlarına ne geleceğini bilmiyorlardı. Şimdi hepsi öldü ve işler daha da kötüleşecek.” biçimindeki özgüven ve saldırganlıktan “İran ve İsrail bir anlaşma yapmalı ve yapacaklar”a getiren nedir? Trump için tutarsızlık vaka-i adiyedendir; bugün söyler, yarın tersini savunur. Bu, onun sınıf niteliği gereğidir. Mesele şu ki onun karşı cephesinde olması gereken kimi kesimlerde ABD’nin/İsrail’in gücüne ve duruşuna büyük anlamlar atfedenler olabiliyor.

Bu süreçte, ne yazık ki sadece emperyalist güç bloku içindeki ülkelerde değil, onların karşısında olması gereken kesimlerde de azımsanmayacak boyutta “bu iş bitti; ABD-İsrail karşısında kimse duramaz” beklentisi oluştu.

Kavrayışta sapma, duruşta savrulma

Sınıf paradigmasının en temel kavramlarına, içerik ve gereklerine dair şaşırtıcı boyutta bir yetersizlikle, bir kavrayış sorunu ve hatta sapmayla karşı karşıyayız. Sınıflar mücadelesi tarihinin sol adına binlerce yıllık süreçte biriktirdiği, her değer, her duruş ve tanımlamayı tartışma konusu yapan veya peşinen reddeden bir eğilim, bir savrulma söz konusu. Sözünü ettiğimiz duruşun ekseninde sınıf uzlaşmacılığı vardır ve yeni değildir.

Bizi sınıf karşıtlarımızdan duruşta da hedefte de araç ve yöntemde de ittifak seçiminde de mücadelemizin kazanımla sonuçlanacağına olan inançta da ayıran nitelikler, geçici veya göreli değil temel önemdedir. Bu konudaki bulanıklık, tereddüt değerlerle kurulmuş bağda bir soruna işarettir. Sol değerler, binlerce yıllık birikim ve deneyimin sonucudur; devrimci/sosyalist zeminde duranların kafası, medyaya düşen bir iki savaş görüntüsüyle karışmaz/karışmamalıdır.

Elbette İran devletinin duruş ve niteliğinin savunucusu değiliz. Ancak, ortada şu veya bu şekilde içine halkı da binlerce yıllık birikim ve gelenekleri de alan bir süreç söz konusu, meseleyi “atari” oynar gibi teknik olgulardan ibaret görmek gerek süreç okuması bağlamında gerekse emperyalizme ve işbirlikçilerine övgü anlamına geleceği için, sola/devrimcilere yakışmaz. Demir kubbeden sonra Türkiye çelik kubbeden, ABD ise altın kubbeden bahsetti; bu işlerin kubbe meselesi olmadığını en iyi bilmesi gerekenler yine devrimcilerdir.

Emperyalizmin uçak gemisi, halkların düşmanı İsrail

İsrail, uzun süredir artık yalnızca İsrail değildir; emperyalizmin (özellikle ABD’nin) uçak gemisi niteliğindedir. Ölçüsüz saldırganlığının, işgal, yıkım ve soykırım kararlarının arkasında ABD vardır. Tarihinde saldırganlık ve katliamlar için bahane aramadığına dair pek çok örnek vardır. Bu nedenle, 7 Ekim 2023’te Filistinli örgütlerin Gazze’den gerçekleştirdiği kolektif eylemi adeta Milat kabul edip süreci onunla başlatmak/gerekçelemek, emperyalizmi de siyonist-faşist İsrail’i de tanımamaktır; emperyalizmin küresel boyuttaki paylaşım hesaplarından haberdar olmamaktır.

İsrail’in yenilgisi veya geriletilmesi, emperyalist politikaların geriletilmesi, bir başka halka yapılacak saldırının engellenmesi anlamına geleceği için değerlidir/önemlidir. Tersine, emperyalizmin savaş arabasına binmek, geleceğin taşlarını onların açacakları yoldan dizmek, onlarla direkt veya dolaylı ittifaklara girmek, söz konusu projelerin sebep olacağı tüm halk karşıtı sonuçların sorumluluğunu paylaşmaktır.

Emperyalist dönemde barış, onun için savaşmakla mümkündür; savaş gibi barış da onu önceleyen siyasetin devamıdır dolayısıyla da savaşın nedenleri ortadan kaldırılmadan barış olmaz. Irak’ta, Saddam oligarşisinin yerini Barzani oligarşisinin alması nasıl Irak Kürdistanı’nın özgürlüğü anlamına gelmediyse; ABD, İsrail, İngiltere ve hatta HTŞ eliyle Suriye Kürdistanı’na da barış/özgürlük gelmeyecektir. Henüz vakit varken, İran’da da aynı hataya düşülmemeli, milyonlarca insanın mağduriyetini, yıkımları, ölümleri beraberinde getirecek sürecin sorumluları arasına girilmemelidir.

2003’te Irak’a saldırıya gerekçe edilen kimyasal silah meselesi gibi bugün de İran’a saldırıya gerekçe edilen nükleer silah tehdidi, İsrail’de fazlasıyla mevcuttur. İsrail’in varlığını gizlediği ve hiçbir denetime tabi olmayan çok geniş bir nükleer silah cephaneliği bulunmaktadır. ABD ise bu silahları tarih boyunca kullanan tek güç olmuştur. Yani harami/haydut aranacaksa ABD ile İsrail ilk sıraya yazılmalıdır. Bu, genelde Ortadoğu halklarının özelde Kürt halkının özgürlüğünün birincil koşuludur.

Devrimci Hareket

16 Haziran 2025

 

  • Ana Sayfa
  • Dergi Arşivi
  • İletişim
devrimcih@yahoo.com

© 2019 Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Devrimci Hareket Dergisi

No Result
View All Result
  • Gündem
  • Makaleler
    • Emperyalizm ve Dünya
    • Emek Hareketi
    • Ulusal Sorun
    • Bilim & Felsefe
    • Tarım Sorunu
    • Kadın Mücadelesi
    • Kültür & Sanat
    • Çevre Sorunu
    • Sağlık
    • Eğitim
  • Temel Tezler
  • Doğru Yerden Öğrenelim
  • Devrimci Kişilik
  • Hareket’e katıl!

© 2019 Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Devrimci Hareket Dergisi